Kültürel Miras|Haziran 26, 2025
Kaleköy Kekova, Antalya’nın Demre ilçesi açıklarında, tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü bir cennet köşesi. Tarihi Simena Antik Kenti üzerine kurulu bu küçük köy; karadan doğrudan araçla ulaşılamayan, sadece tekneyle erişilebilen özel bir yer olmasıyla benzersizdir. Akdeniz’in masmavi sularının ortasında kalmış Kaleköy Kekova, ziyaretçilerine batık bir antik şehirle iç içe tekne turları, tarihi kalenin muhteşem manzaraları, lezzetli ev yapımı dondurmalar ve fotoğraf tutkunları için eşsiz kareler sunuyor. Bu rehberde Kaleköy Kekova’nın konumundan tarihine, kalesinden batık şehir deneyimine, meşhur dondurmasından seyahat ipuçlarına kadar ihtiyacınız olan tüm bilgileri bulacaksınız. Öncelikle, Kaleköy Kekova’nın büyüleyici atmosferini yansıtan videoların toplu derlemesine göz atarak bu güzel destinasyon hakkında bir fikir edinin. Ardından, detaylı gezi rehberimize başlayalım!
Kaleköy Kekova Nerede, Nasıl Gidilir?
Kaleköy (antik adıyla Simena), Antalya ilinin Demre ilçesi sınırlarında, Kaş ile Demre arasında uzanan Kekova bölgesinde yer alır. Kekova Adası’nın tam karşısındaki küçük bir yarımada üzerinde konumlandığından, karadan tam bir yol bağlantısı yoktur; köye ulaşım yalnızca deniz yoluyla mümkündür. Bu özelliği sayesinde Kaleköy, Türkiye’de karayolu erişimi olmayan nadir yerlerden biridir. Küçük köy yaklaşık 60-70 hanelidir ve araç trafiğine tamamen kapalıdır. Dar taş patikaları ve merdivenli sokakları arasında sadece yürüyerek dolaşabilirsiniz; köy içinde motorlu taşıt kullanımı mümkün değildir.
Kaleköy Kekova’ya ulaşmak için birkaç alternatif bulunmaktadır:
-
Kaş veya Demre’den Tekne Turu ile: En popüler yol, Kaş merkezinden veya Demre (Çayağzı Limanı) kalkışlı günlük Kekova tekne turlarına katılmaktır. Bu turlar genellikle Üçağız köyü açıklarından başlayarak Kekova Adası çevresindeki batık şehir rotasını izler ve öğle saatlerinde Kaleköy’de mola verir. Tur tekneleri Kaleköy’ün küçük limanına yanaşıp ziyaretçilere kaleyi gezmeleri ve köyü keşfetmeleri için genellikle yaklaşık 1 saat süre tanır. Tur bitiminde aynı tekneyle Kaş’a veya çıkış noktanıza geri dönebilirsiniz. Günübirlik turlar kapsamında Kaleköy’de inip köyde konaklamak da mümkün; anlaştığınız takdirde birkaç gün sonra başka bir tekneyle dönüş yapma opsiyonu sunulabiliyor.
-
Üçağız Köyü Üzerinden: Kendi aracınızla veya taksiyle Kaş’tan yaklaşık 35-40 dakikada Üçağız köyüne ulaşabilirsiniz. Üçağız, Kaleköy’ün karşısındaki doğal limandır ve burada aracınızı park edebilirsiniz. Üçağız’dan Kaleköy’e doğrudan toplu taşıma veya tarifeli tekne seferi bulunmamaktadır. Ancak Üçağız’dan sürekli hizmet veren tekne kooperatifleri veya yerel balıkçılar ile anlaşarak özel tekne kiralama yapabilirsiniz. Örneğin, Üçağız Kooperatifi kısa bir tekne transferiyle sizi Kaleköy’e ulaştırabilir; ayrıca 1,5 saatlik özel tekne turu veya daha uzun süreli kiralama seçenekleri de sunulmaktadır. Tekne ile Üçağız’dan Kaleköy’e yolculuk yaklaşık 10-15 dakika sürer. Bu rota sayesinde hem Kaleköy’ü ziyaret edebilir hem de Kekova’nın çevresindeki batık kent kalıntılarını görme şansı elde edersiniz.
-
Karayolu ve Yürüyüş: Teknik olarak Kaleköy’e karadan en yakın noktaya kadar gitmek de mümkündür. Üçağız’dan itibaren yaklaşık 3 kilometrelik stabilize (bozuk) bir yol, Simena Kalesi’nin eteklerine kadar yaklaşmaktadır. Bu yol standart araçlarla zorlu olabilir, ancak ulaşılabilirse küçük bir park alanında aracı bırakıp antik bir patika üzerinden 5-10 dakikalık yürüyüşle köyün içine inmek mümkün olabilmektedir. Bu patika, Likya Yolu’nun bir parçası olup zeytin ağaçları ve kaya mezarları arasından geçmektedir. Ancak rota belirgin olmadığı ve koruma alanı içinde kaldığı için çoğu ziyaretçi bu yöntemi tercih etmemektedir. Genel olarak, Kaleköy’e en rahat ve yaygın erişim deniz yoluyla olmaktadır.
-
Toplu Taşıma ile: Antalya otogarından Demre’ye veya doğrudan Üçağız’a giden otobüs seferleri sınırlı da olsa bulunabiliyor. Özellikle yaz aylarında Demre otogarından saat 17:30 civarında Üçağız yönüne minibüs kalktığı belirtilmektedir. Yine de, bu saatler kısıtlı olduğu için çoğu gezgin Antalya veya Kaş’tan gelen turları veya özel ulaşım araçlarını kullanmayı tercih ediyor. Uçakla gelmek isteyenler için en yakın havalimanı Antalya’dadır (yaklaşık 170 km). Antalya’dan Kaş’a veya Demre’ye otobüsle geldikten sonra kalan yol için tekne transferi organize etmek gerekir.
Seyahat Notu: Kaleköy’e ulaşım planlarken rahat yürüyüş ayakkabıları getirmeyi unutmayın. Köy içinde araba kullanamayacağınız için, dar ve basamaklı sokaklarda tırmanmanız gerekecek; bu da ancak spor ayakkabı gibi uygun bir ayakkabıyla keyifli hale gelir. Ayrıca yaz aylarında öğle saatlerinde bölge oldukça sıcak olabilir, bu nedenle güneş koruması (şapka, güneş kremi) ve su bulundurmanız önemlidir. Tekne turları genellikle öğle yemeği servisi de içerir, ancak yanınızda atıştırmalık ve su almanız tavsiye edilir. Son olarak, Kaleköy’de ATM veya banka bulunmadığını unutmayın; tekne turu ücretleri veya köyde alışveriş için yanınızda yeterli miktarda nakit bulundurmak iyi bir fikir olacaktır.
Kaleköy’ün Tarihi
Kaleköy’ün antik dönemdeki adı Simena’dır ve Likya Uygarlığı’nın küçük ama stratejik kıyı kentlerinden biriydi. Simena Antik Kenti’nin tarihi M.Ö. 4. yüzyıla dek uzanır; bu dönemde Likya Birliği’ne üye olan kent, birliğin önemli şehirlerinden Aperlai tarafından temsil edilmiştir. Simena adı ilk kez MS 1. yüzyılda Romalı yazar Plinius (Pilinius) tarafından kaydedilse de, Likya dilindeki kitabeler ve Aperlai’de bulunan sikkeler kentin MÖ 4. yüzyıl başlarında kurulduğunu doğrulamaktadır. Roma İmparatorluğu egemenliğine girdikten sonra Simena, bir süre yarı bağımsız bir kent olarak varlığını sürdürmüştür.
Antik Simena kentinden günümüze ulaşan kalıntılar, köyün modern dokusuyla iç içe geçmiş haldedir. Köy içerisinde dolaşırken evlerin arasında Likya tipi lahit mezarlar, kaya mezarları ve antik duvar kalıntılarına rastlarsınız. Bu kalıntıların bir kısmı üzerinde günümüz evleri yükseldiği için, Kaleköy’de gezerken adeta açık hava müzesinde yürüyormuş gibi hissedersiniz. Simena, tarih boyunca depremlerden de nasibini almıştır. Özellikle antik çağlardaki büyük depremler neticesinde kentin liman bölgesi sular altında kalmış, kıyı şeridinin bir bölümü Kekova Adası’na dönüşecek şekilde çökmüştür. Bugün Batık Şehir olarak anılan ve kısmen su altındaki kalıntılar, işte bu depremlerin mirasıdır.
Orta Çağ boyunca Simena kenti ve kalesi önemini korumuştur. Bölge, özellikle Haçlı Seferleri döneminde Rodos’tan gelen St. Jean Şövalyeleri (Hospitalier Şövalyeleri) tarafından bir ileri karakol olarak kullanıldı. Kaleköy adı da zaten “Kale Köyü” anlamına gelir ve tepedeki kaleden gelmektedir. 15. yüzyılda Osmanlı hâkimiyetine giren Kaleköy, sonraki yüzyıllarda küçük bir kıyı köyü olarak varlığını sürdürmüş ve günümüzdeki dokusunu büyük ölçüde korumuştur. Kaleköy ve çevresi 1990 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilerek sit alanı olarak tescillenmiştir. Bu sayede antik ve doğal dokunun korunması amaçlanmış; bölgede dalış yapmak veya kalıntıların bulunduğu alanlarda yüzmek yasaklanarak kontrollü turizm uygulanmaya başlanmıştır.
Kaleköy’ün tarihi mirasının önemli bir parçası da kıyıda yarısı suya gömülmüş halde duran Likya lahit mezarıdır. Bu lahit, MS 5. yüzyıldan kalma olup Likya döneminin tipik bir kaya mezarı örneğidir. Zaman içinde deniz seviyesinin değişmesi veya zemin çökmesiyle su içinde kalmış olan bu deniz lahdi, Kaleköy’ün adeta simgesi haline gelmiştir. Türkiye’nin tanıtım broşürlerinde sıkça yer alan ve kartpostal görüntülerinden biri olan bu lahit mezar, 2500 yıldır varlığını sürdürmektedir ve kaidesi yaklaşık 1.5 metre daha suyun altında devam etmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca restore edilerek sağlamlaştırılan lahit, günümüzde ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor. Gelen turistler sığ denizde lahidin yanına kadar yürüyerek veya yüzerek yaklaşıp fotoğraf çektirmekte, hatta kano turlarıyla bu noktaya uğrayarak tarihi mezarı yakından görmektedir. Bu sayede Kaleköy, tarihle doğanın iç içe geçtiği bir açık hava müzesi niteliğini koruyarak ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunmaktadır.
Kaleköy Kalesi ve Manzarası
Kaleköy’ün tepesinde, köye adını da veren Simena Kalesi yükselir. Bu kale, antik akropolis üzerine Orta Çağ’da inşa edilmiş küçük bir kaledir ve yüzyıllar boyunca bölgenin güvenliği için stratejik rol oynamıştır. Günümüze oldukça sağlam ulaşan kale surları halen dimdik ayakta durur ve kaleyi çevreleyen surların tepelerinde eski mazgal deliklerini, gözetleme noktalarını seçebilirsiniz. Kalenin St. Jean Şövalyeleri tarafından Rodos’taki üslerine bağlı bir ileri karakol olarak inşa edildiği bilinmektedir. Bu sebeple yapı, bir Haçlı kalesinin karakteristik izlerini taşır.
Kaleye çıkış, köyün içinden başlayan kısa fakat dik bir patika ile mümkündür. Sahilden kaleye doğru yaklaşık 500 metrelik taş basamaklı bir tırmanış sizi bekler. Bu tırmanış yazın sıcak saatlerinde biraz yorucu olsa da, zirveye ulaştığınızda karşılaşacağınız manzara tüm yorgunluğunuza değecektir. Yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşle kaleye varılabilir; yol üzerinde köy evlerinin bahçeleri arasından geçerken zeytin ağaçları gölgesinde dinlenebilir, köylü kadınların el emeğiyle yaptığı dantel, örgü gibi hediyelik eşyalara göz atabilirsiniz Bu yaşlı teyzeler zaman zaman size eşlik edip kalenin ve köyün tarihi hakkında sohbet ediyor, karşılığında küçük bir hatıra almanızı bekliyorlar ki bu da Kaleköy’ün sıcak misafirperverliğinin bir parçası.
Simena Kalesi’nin zirvesinden Kaleköy Kekova manzarası: Aşağıda Kaleköy köyü ve limanı, karşıda Kekova Adası ve Akdeniz’in uçsuz bucaksız maviliği görülüyor. Bu manzara, her ziyaretçinin hafızasına kazınıyor.
Kale içine adım attığınızda ilk göze çarpan yapı, kayaya oyularak yapılmış olan mini antik tiyatrodur. Yalnızca 7 basamak sırası ve yaklaşık 300 kişilik kapasitesiyle “dünyanın en küçük amfi tiyatrosu” unvanına sahip bu tiyatro, Simena’nın antik çağda da mütevazı bir yerleşim olduğunun göstergesidir. Tiyatro, Likya uygarlığının kültürel izlerini yansıtan büyüleyici bir yapıdır; denize karşı konumlanmış bu küçük antik sahnede durup etrafınıza bakarken, binlerce yıl önce burada sahnelenen oyunları ve toplanan köylüleri hayal etmemek elde değil.
Kale alanı içinde gezdikçe farklı dönemlere ait kalıntılarla karşılaşırsınız. Surlarla çevrili avlunun bir köşesinde, Bizans döneminde tapınak olarak başlayıp sonrasında kiliseye ve nihayetinde küçük bir camiye dönüştürülmüş bir yapının temelleri bulunur. Yine kale içinde su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmış sarnıçlar ve erzak depolarının izleri görülebilir. Kaleden kuzeydoğuya doğru baktığınızda yamaç boyunca uzanan geniş bir nekropol (antik mezarlık) alanı fark edeceksiniz; burada Likya tipinde lahit mezarlar ve kaya mezarları sıralanmıştır. Bu mezarlardan birinin üzerindeki Likçe yazıt özellikle dikkat çeker; mezarın İdargus oğlu Mentor’a ait olduğu anlaşılmıştır. Tarihe meraklı gezginler için kale, adeta bir zaman tüneli gibi Likya’dan Bizans’a uzanan bir kültür mozaiği sunar.
Elbette Simena Kalesi’nin en ünlü yönü, sunduğu muazzam manzaradır. Kalenin burçlarından baktığınızda Akdeniz’in uçsuz bucaksız lacivert sularını, Kekova Adası’nın yemyeşil silüetini ve adeta denize serpiştirilmiş gibi duran irili ufaklı adacıkları görürsünüz. Hemen aşağıda Kaleköy’ün kırmızı kiremitli çatıları, yeşil ağaçları ve küçük teknelerle dolu limanı kartpostallık bir görüntü oluşturur. Etrafa saçılmış lahit mezarlar, tepelerde otlayan keçiler ve asırlık zeytin ağaçları bu manzaraya tarih ve doğal yaşam katmanını ekler. Burada zamanın adeta durduğunu, manzaranın yüzyıllardır neredeyse hiç değişmediğini hissedersiniz. Özellikle gün batımına yakın saatlerde kaleden manzara daha da büyüleyici hale gelir; altın rengi ışıklar altında Kekova’nın parıldayan suları ve antik kalıntılar eşliğinde unutulmaz fotoğraflar çekebilirsiniz.
Ziyaret İpuçları: Simena Kalesi, Kültür Bakanlığı’na bağlı bir örenyeri statüsündedir. Kaleye giriş ücreti, 2025 yılı itibarıyla yaklaşık 90 TL olup MüzeKart geçerlidir. Eğer Türkiye’de geçerli bir MüzeKart’ınız varsa kaleye ücretsiz girebilirsiniz; yoksa gişeden bilet almanız gerekecektir. Kaleye ziyaret saatleri yaz sezonunda genellikle 08:00 – 20:00 arasıdır (gün batımından önce çıkış yapmak kaydıyla). Kaleye tırmanırken suyunuzu yanınıza alın ve öğlen sıcağında çıkmamaya çalışın. En güzel manzaralar için sabah erken veya akşamüstü saatlerini tercih edebilirsiniz. Kalede yüksek noktalarda korkuluk olmadığından özellikle çocuklarla gezerken dikkatli olun. Son olarak, kalede ve çevredeki tarihi eserlerin üzerinde tırmanmak, yazı yazmak gibi davranışlardan kaçının; bölge birinci derece arkeolojik sit alanı olduğundan her noktası özenle korunması gereken kültür mirasıdır.
Batık Şehir ve Tekne Turu Deneyimi
Kaleköy Kekova’yı özel kılan en büyüleyici deneyimlerden biri, Batık Şehir olarak bilinen su altındaki antik kalıntıları keşfetmektir. Kekova Adası’nın kuzey kıyılarında, antik Simena’nın karşısında yer alan bu batık şehir, geçmişte yaşanan depremler sonucu denizin altına gömülmüş tarihi bir Likya yerleşimidir. Antik kaynaklarda Dolichiste (Dolikisthe) adıyla geçen bu kent, MS 2. yüzyıldaki büyük depremlerle yerle bir olmuş ve kıyıdaki yapılar kısmen sular altında kalmıştır. Daha sonra Bizans döneminde adada tekrar iskan sağlanmaya çalışılmışsa da Arap akınları nedeniyle bölge tamamen terk edilmiştir. Günümüzde Kekova Adası’nın kıyılarında tekneyle gezerken, bu batık kentin merdivenlerini, temellerini ve duvar kalıntılarını denizin altında çıplak gözle görebilirsiniz.
Bir Kekova tekne turu, batık şehri görmenin en keyifli yoludur. Tur tekneleri adanın batık şehir bulunan kuzey kıyısından yavaşça geçerken, rehberler size antik kentin kalıntılarını işaret eder. Su altındaki basamaklar, kayalara oyulmuş odalar, temelleri suyun altında devam eden ev kalıntıları ve kıyı boyunca dizilmiş Likya lahitleri, tur sırasında görülebilecek yapılar arasındadır. Teknelerin çoğunun altında, denizin dibindeki kalıntıları daha net izleyebilmeniz için cam bölmeler veya cam taban bulunmaktadır. Tekne kaptanları batık kentin üzerinde motoru yavaşlatarak, yaklaşık 10 dakika süresince herkesin detayları görmesine imkan tanır. Bu esnada rehberiniz size Likya uygarlığının bu bölgedeki yaşamından, kentin nasıl sulara gömüldüğünden ve görünen kalıntıların ne olduğundan bahseder. Örneğin, yarısı suyun altında kalan bir merdivenin eski bir evin girişi olduğu, su içinde seçilen duvarların ise antik liman mendireğine ait olduğu anlatılır.
Batık şehir bölgesi 1. derece arkeolojik sit alanı olduğu için burada yüzmek, dalmak ve karaya çıkmak kesinlikle yasaktır. Tekneler bölgeyi gezerken demir atmazlar ve hiçbir yolcu batık şehre ayak basamaz; bu kural, kalıntıların korunması amacıyla titizlikle uygulanır. Tur güzergahı, batık şehri görmenin ardından genellikle Kekova Adası’nın batı ucundaki Tersane Koyunda yüzme molasıyla devam eder. Tersane Koyu, Kekova’daki antik kalıntıların en yoğun olduğu koylardan biridir ve burada hem Bizans dönemine ait bir kilise apsisi gibi kalıntılar kıyıda görülebilir, hem de yüzmeye izin verilir. Turistler genellikle Tersane Koyu’nda teknelerden inip serin sularda yüzmenin keyfini çıkarır; berrak suyun altında kalan bazı tarihi blokları ve amforaları şnorkelle görmek de mümkündür.
Kekova tekne turlarının bir diğer durağı çoğunlukla Gökkaya Koyu veya Akvaryum Koyu gibi yüzme noktaları olur. Buralarda verilecek molalarda Akdeniz’in turkuaz sularında yüzebilir, güneşlenebilirsiniz. Bazı turlar, Üçağız yakınlarındaki Theimussa (Üçağız) Antik Kenti kalıntılarını veya Korsan Mağarası gibi ilginç doğal oluşumları da programlarına dahil etmektedir. Tekne turunuzun en keyifli anlarından biri de öğle yemeği olacaktır: Teknede genellikle taze balık veya tavuk, salata ve makarnadan oluşan basit ama lezzetli bir öğle yemeği sunulur.
Kaleköy’deki mola sırasında ise tekneniz sizi iskeleye yanaştırır ve en az bir saatlik serbest zaman tanır. Bu sürede kale ziyareti yapabilir, köy içinde dolaşıp dondurma yiyebilir veya deniz kenarında çay bahçelerinde manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Kaleköy iskelesi büyük olmadığı için, yoğun sezonda pek çok teknenin farklı restoran iskelelerine yanaştığını görebilirsiniz. Son yıllarda Kaş’tan kalkan yaklaşık 20 tekne ve Üçağız’dan kalkan 30 civarı tekne günlük turla Kekova’ya geliyor; bu da öğlen saatlerinde Kaleköy limanında kısa süreli bir kalabalık oluşturuyor. Ancak tekneler sırayla yolcularını indirip bindirdiği için düzenli bir akış sağlanıyor.
Tekne Turu İpuçları: Kekova tekne turuna çıkarken yanınıza mutlaka güneş kremi, şapka, mayo, havlu ve yedek kıyafet almayı unutmayın. Tekne üzerinde güneş altında uzun süre kalınabildiği için koruyucu önlemler önemli. Şnorkel ve deniz gözlüğü getirirseniz yüzme molalarında su altını izlemek daha keyifli olacaktır. Ayrıca kamera veya su geçirmez telefon kılıfı ile batık şehir üzerinden geçerken fotoğraf çekmeye hazırlıklı olun (cam tabandan bakarken çekim yapmak zor olsa da, teknenin kenarından suyun içini fotoğraflayabilirsiniz). Çevreyi koruma konusunda da duyarlı olmak gerekiyor: Lütfen hiçbir çöpü denize atmayın, tarihi kalıntılardan parça almaya kalkmayın ve deniz canlılarını rahatsız etmeyin. Kekova, hem doğal hem kültürel miras olarak geleceğe aktarılması gereken çok özel bir bölge.
Kaleköy Dondurması ve Yemek Önerileri
Kaleköy Kekova, tarihinin yanı sıra meşhur dondurması ile de anılır. Küçücük bir köyün Türkiye çapında böylesine ünlenmesinin sebebi, burada yapılan ev yapımı doğal dondurmalardır. Kaleköy dondurmasının hikayesi yaklaşık 1980’lerin sonuna dayanıyor. Köydeki Ankh Pansiyon sahibi aile, 1987 yılından itibaren ev yapımı dondurma üretmeye başlamış ve bu eşsiz lezzet zamanla dilden dile yayılmış. Tamamen doğal malzemeler kullanarak, keçi sütü ve taze meyvelerle yapılan bu dondurma özellikle üç temel tadıyla ün kazanmış: Şeftali, muz ve fındık aromalı ev dondurması. Dondurmanın içine hiçbir yapay katkı ya da esans konmuyor; kullanılan meyveler köylülerin kendi bahçelerinden gelen gerçek meyveler olduğu için, yerken adeta buz tutmuş taze bir meyve yiyormuş hissine kapılıyorsunuz.
Ankh Pansiyon’un yıllardır devam eden bu lezzeti, 2000’li yıllarda köye gelen gezi rehberlerinin de dikkatini çekmiş ve yabancı turist rehber kitaplarında bile yer almaya başlamış. Böylece Kaleköy dondurmasının ünü dünyaya yayılmış durumda. Özellikle son yıllarda “I Am Here Cafe” adlı mekan, Kaleköy dondurmasını çok popüler hale getirdi. Bu kafe, köyde sadece dondurma servisi yapan, manzaraya karşı oturup serinleyebileceğiniz bir yer. Orijinal tariflerin benzerlerini sunan birçok kafe daha olsa da, “I am Here” en bilinen noktalardan biri. Ziyaretçiler özellikle nane-limonlu dondurma gibi farklı tatları denemeden köyden ayrılmamalarını tavsiye ediyorlar (yerel halkın favorilerinden biri de bu ferah aromalı dondurma). Dondurma fiyatları da oldukça makul; bir top dondurma genellikle 10 TL civarında (2025 itibarıyla) olup, taze ve katkısız bir ürün için değeri kesinlikle karşılıyor.
Dondurma dışında, Kaleköy’de yeme-içme deneyimi genelde taze deniz ürünleri ve ev yemekleri etrafında şekilleniyor. Sahil boyunca sıralanmış küçük restoranlar ve kafeler bulunuyor. Buralarda özellikle günlük yakalanmış balıklar ile hazırlanan ızgara veya tava balık menüleri, kalamar, ahtapot gibi deniz mahsulleri ve geleneksel Akdeniz mezeleri bulabilirsiniz. Kaleköy bir balıkçı köyü olmamasına rağmen, yakın çevreden gelen deniz ürünleri günlük olarak sunuluyor. Özellikle levrek veya çupra gibi balıkları tercih edebilir, zeytinyağlı salata eşliğinde hafif bir öğle yemeği yiyebilirsiniz. Balık sevmeyenler için ızgara tavuk, köfte gibi seçenekler ya da ev yapımı zeytinyağlı sebze yemekleri sunan yerler de var.
Köydeki restoranların birçoğu deniz kenarında, tahta iskeleler üzerinde hizmet veriyor. Likya Restaurant, Kaleköy’ün en köklü ve sevilen lokantalarından biri olarak bilinir. Yıllardır aynı aile tarafından işletilen bu mekanda uygun fiyatlı ve lezzetli deniz ürünleri bulabilirsiniz. Yine Kale Pansiyon’un restoranı, hem konaklayanlara hem dışarıdan gelenlere hizmet veren bir diğer güzel seçenektir; burada da ev yapımı tarzda yemekler, taze balık ve mezeler sunulur. Son yıllarda artan ziyaretçi sayısıyla birlikte köydeki yeme-içme mekanları da çoğalmıştır. Eskiden 2–3 olan restoran sayısının günümüzde 8–10’a çıktığı belirtiliyor. Bunların çoğu benzer menüler sunsa da manzara ve ambiyans olarak ufak farklılıkları olabilir. Kaleköy’deki restoranların hepsi aile işletmesidir ve samimi bir ortam sunar; masanıza servis yapan kişinin belki de sizin tekne iskelesine yanaşmanıza yardım eden kişinin eşi veya annesi olduğunu görmek mümkündür.
Eğer öğle saatlerinde Kaleköy’de bulunuyorsanız ve yemek için vaktiniz kısıtlıysa, hızlı bir atıştırmalık olarak köy meydanındaki küçük tezgahlarda yapılan gözleme ve taze sıkılmış meyve sularını deneyebilirsiniz. Gözlemeler, geleneksel sac üzerinde pişirilen, peynirli, otlu veya patatesli ince hamur işleridir ve sıcak bir öğünde hem doyurucu hem de ekonomiktir. Bunun yanında, köy kahvesinde bir Türk kahvesi içerek sıcaktan bunaldığınız anlarda mola verebilirsiniz.
Not: Kaleköy’deki restoran ve kafelerin çoğu yaz sezonunda tam kapasite çalışır, ancak sezon dışında (özellikle kışın) bazıları kapanabilir veya sınırlı hizmet verebilir. Eğer sezon dışı bir dönemde gidecekseniz, yemek servisi bulmak için önceden köyde açık yerleri araştırmak faydalı olabilir. Ayrıca, köydeki mekanların bir kısmı jeneratörle elektrik sağladığından akşam yemeğinde çok geç saatlere kalmamak iyi olabilir; genelde teknelerin ayrılmasıyla akşamları köy sakinleşir ve restoranlar da erken kapatabilir. Kaleköy’ün keyfini çıkarmak için en güzel zamanlar, öğle yemeği veya gün batımına yakın atıştırmalık saatleridir diyebiliriz.
Fotoğraf Çekilecek Noktalar ve Seyahat İpuçları
Kaleköy Kekova, fotoğraf tutkunları için adeta bir açık hava stüdyosu gibidir. Hem tarihi dokusu hem doğal güzellikleriyle burada çektiğiniz her kare kartpostal tadında olacaktır. En ikonik fotoğraf noktalarını ve seyahatinizi kolaylaştıracak ipuçlarını şöyle sıralayabiliriz:
-
Denizdeki Likya Lahdi: Kaleköy denilince akla ilk gelen görüntü, denizin ortasında yükselen lahit mezardır. Bu lahit mezarın yanına gidip fotoğraf çekmek hemen her ziyaretçinin yaptığı bir aktivitedir. Su oldukça sığ olduğundan lahde doğru dizinize kadar suya girip yaklaşabilir, dokunabilir ve harika kareler yakalayabilirsiniz. Gün içinde güneşin konumuna göre lahit farklı ışıklar altında görünür; sabah ve öğleden sonra yumuşak ışıklar fotoğraf için idealdir. Lahdin arkasına köyü veya kaleyi alarak geniş açılı fotoğraflar çekebilirsiniz. Bu noktada yüzerken veya kano ile geçerken de aksiyon dolu kareler elde etmek mümkün. Unutmayın, bu tarihi lahit Türkiye’nin tanıtım simgelerinden biri haline gelmiştir ve önünde fotoğraf çektiren turistlerle sık sık karşılaşırsınız. Mümkünse kalabalık teknelerin olmadığı erken saatlerde giderek daha sakin bir ortamda çekim yapabilirsiniz.
-
Simena Kalesi’nden Panoramik Manzara: Kaleköy’ün en çarpıcı fotoğrafları, şüphesiz kaleden çekilen geniş açı görüntülerdir. Kaleye çıktığınızda karşınıza çıkan manzarayı, hem geniş açılı panoramik olarak hem de farklı odak noktalarına yakınlaştırarak ölümsüzleştirin. Örneğin, kadraja hem Kekova Adası’nı hem Kaleköy limanını alacak şekilde bir panorama çekebilirsiniz. Bir başka çekim önerisi, kalenin surlarını veya Türk bayrağını ön plana alarak aşağıdaki turkuaz koyları fonda göstermek olabilir. Kale içindeki antik tiyatronun basamaklarında otururken veya surların üzerinden ufka bakarken çekilen insanlı kareler de etkileyici çıkacaktır (yalnız surlarda dikkatli olmak şartıyla). Gün batımında kaleden çekilen fotoğraflarda gökyüzünün turuncu-mavi tonları, denizin sakinliğiyle birleşip harika silüet görüntüler oluşturur.
-
Köy İçi ve Sokaklar: Kaleköy’ün taş döşeli dar sokakları, begonvillerle süslü beyaz badanalı evleri ve ahşap panjurları da fotoğraflamaya değerdir. Köy içinde gezerken, eski taş merdivenlerin yukarı doğru kıvrıldığı sokaklarda samimi kareler yakalayabilirsiniz. Kapı önünde el işi satan teyzelerin veya zeytin ağaçlarının altındaki köy kedilerinin fotoğraflarını çekerek Kaleköy’ün günlük yaşamından enstantaneler yaratın. Köy meydanında dondurma külahınızı tutarken arka planda kale ve lahit mezar gözükecek açıları deneyebilirsiniz; bu, gezi anılarınız için neşeli bir kompozisyon olacaktır.
-
Tekne ve Deniz Çekimleri: Tekne turu sırasında da kameranızı hazır tutun. Batık şehir üzerinden geçerken teknenin cam tabanından görünen kalıntıların fotoğrafını çekmek zor olsa da, su yüzeyine vuran antik duvar çizgilerini yakalayabilirsiniz. Ayrıca teknenin güvertesinden Kaleköy’ü denizden kadraja almak güzel bir açı verir; önde teknenin Türk bayrağı dalgalanırken uzakta kale ve köy manzarası etkileyici bir kare olabilir. Yüzme molalarında su altı kameranız varsa berrak sularda yüzerken arkadaşlarınızın veya balıkların videolarını çekebilirsiniz.
Seyahat İpuçları:
-
Konaklama: Kaleköy, günübirlik ziyaretçilerin yanı sıra konaklama için de birkaç pansiyona sahip. Köyde 3-4 adet küçük pansiyon bulunuyor. Bu pansiyonlar oldukça basit ama temiz aile işletmeleri. Eğer kalabalık tekne turları gittikten sonra akşam sakinliğini yaşamak isterseniz bir geceliğine Kaleköy’de kalmak harika bir deneyim olabilir. Pansiyon sahipleri Üçağız’dan sizi küçük tekneleriyle alıp köye getiriyor ve ayrılırken tekrar bırakıyorlar. Konakladığınızda akşam yemeğinizi yıldızlar altında, dalga sesleri eşliğinde yiyebilir; sabah erken saatte gün doğumunda kalede kimseler yokken manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
-
Ziyaret Zamanı: Kaleköy Kekova’yı ziyaret etmek için en iyi dönem, ilkbahar (Nisan-Mayıs) ve sonbahar (Eylül-Ekim) aylarıdır. Bu aylarda hava sıcaklıkları daha ılıman, deniz hâlâ sıcak ve kalabalıklar yaz ortasına göre daha azdır. Yazın Temmuz-Ağustos döneminde bölge çok sıcak ve nemli olabilir, ayrıca tekne turları en yoğun dönemini yaşar. Eğer yazın gidecekseniz, tekne turunuzu hafta içi günlere ve mümkünse sabah erken saatlere denk getirmek iyi bir fikir olacaktır.
-
Ekipman ve Kıyafet: Kaleköy geziniz için yanınıza rahat kıyafetler alın. Güneşin etkisi için şapka ve güneş gözlüğü şart. Ayrıca denize girecekseniz mayo, havlu ve mümkünse deniz ayakkabısı (kayalık kıyılarda yürürken işinize yarar) getirin. Kale tırmanışı ve köy içi yürüyüş için spor ayakkabı en iyisidir; terlik veya sandalet ile merdiven çıkmak zorlayıcı olabilir. Fotoğraf çekmeyi sevenler mutlaka yedek batarya ve hafıza kartı bulundursun, zira burada kare üstüne kare çekmek isteyeceksiniz.
-
Dikkat Edilmesi Gerekenler: Kaleköy, 1. derece arkeolojik ve doğal sit alanı. Bu nedenle köyde yapılaşma sıkı kontrol altında ve çevrenin temiz tutulması çok önemli. Lütfen çöpünüzü yanınızda taşıyın veya uygun çöp kutularına atın; tarihi eserlere zarar verebilecek hiçbir davranışta bulunmayın. Özellikle batık şehir bölgesinde ve lahit mezar çevresinde antik parça toplamak, taşlara yazı kazımak gibi girişimler kanunen yasaktır. Köy halkı turizmin bilincinde ve misafirperverdir; onlara saygılı davranmak, fotoğraf çekerken izin istemek (özellikle yakından insan fotoğrafı çekecekseniz) hoş bir izlenim bırakacaktır.
-
Alışveriş: Kaleköy’de büyük alışveriş imkanları yoktur, ancak köydeki tezgahlardan küçük hediyelikler alabilirsiniz. El yapımı kolyeler, halhallar, ahşap oymalar, deniz kabuğundan süsler veya üzerinde “Kekova” yazan tişörtler bulabilirsiniz. Ayrıca Kaleköy’de yetişen kekik, adaçayı gibi doğal aromatik otlar ile yöreye özgü reçeller, bal veya zeytinyağı gibi ürünleri de satın almak mümkün olabilir (bu tip ürünleri genelde Üçağız köyündeki dükkanlarda da bulabilirsiniz).
Sonuç olarak, Kaleköy Kekova, Türkiye’nin saklı kalmış cennetlerinden biri. Günübirlik bir turla bile tarihi, doğayı ve denizi dolu dolu yaşayabileceğiniz bu özel köy, özellikle yerli gezginler ve macera arayanlar için unutulmaz anılar vaat ediyor. Batık şehrin gizemi, kalenin heybeti, dondurmanın lezzeti ve köyün huzuru birleşerek ziyaretçilere masalsı bir deneyim sunuyor. Antalya civarında bir gezi planlıyorsanız Kaleköy Kekova’yı rotanıza eklemeyi ihmal etmeyin.